Gerçekleri Konuşmak
Gerçekleri Konuşmak

Gerçekleri Konuşmak

Bu yazı Yoga Journal Türkiye dergisinin Temmuz 2018 sayısında yayınlanmıştır.

BAHAR ÇİÇEKLERİ AÇSIN DİYE…

Kurumsal hayatta çalıştığım yıllarda, gerçekleri konuşmanın, imadan uzak olmanın işleri kolaylaştıracağını ve ilişkileri derinleştireceğini söyleseler herhalde inanmazdım. Çünkü en başta, gerçeğin konuşulabileceğine inanmıyordum, konuşmuyordum. Bunun sonucunda da içsel sıkışmalardan sıkışma beğeniyordum. Aşırı sosyalleşerek, türlü türlü hobiler edinerek, kafamı bin tane şeyle oyalayarak bu sıkışmaları bastırıyor ve kendimden kaçıyordum.

O yıllarda, insanların sahteliğinden çok yakınırdım. Kendi sahteliğimi yakalayıp yüzleştiğimde kendime çokça öfkelenirdim. Öfkemin nedeni kendimi sahte olarak yakalamak değildi, dürüst olayım. Sahteliği, o ortamda hayatımı sürdürebilmenin bir gerekliliği olarak görüyordum. Öfkelendiğim nokta, kurumsal hayattan çıkmak için yapmam gerekenleri yapmaya korkuşum ve adım atmayışımdı.

Kurumsal hayatı bırakmamın ardından, kendime attığım dayaklar bitti bitmesine; ama sahtelik konusu çözülmemişti.

O günlerde bana göre, sahte insanlar sadece kurumsal hayatta dolaşmıyordu. Dışarıda da her yer sahtelik kokuyordu. Kendi gerçeğini konuşmayan, sahte yüzler ve yüzeysel ilişkiler günümüzün gerçeği olmuştu.

Çok sonra anladım ki sahte olan ne dışarıdaki insanlar ne de günümüzün gerçekliği imiş. Sahte olan, benliğimden ve kendi gerçeğimi konuşmaktan uzaklaşmış olan benmişim; hayatı algılayış şeklimmiş.

Çalışma hayatlarımızda kendimizi korumak amaçlı kullandığımız maskeler vardı. Kurumsal hayatı bırakınca bu maskelerden kurtulacağım sanıyordum. Ama olaylar öyle gelişmemişti.

Gerektiğinde, hoşlanmadığım kişilere dostça tutumlar takınmama yardımcı oluyordu bu maskeler. Bir türlü çıkaramıyordum. Aynı zamanda maskeleriyle dolaşan insan sürülerine gıcık oluyordum.

Bugün anlıyorum ki maskelerim ile gerçek benliğim bir yerde karışmaya başlamış, devreler karışmış. Kendimden ve kendi gerçeğimi dillendirebilmekten yavaş yavaş uzaklaşmışım. Yavaş yavaş kaynatılan suda ölen kurbağalar gibi, gerçekliğimin öldüğünü bile fark etmemişim.

İnsanın kendi gerçeğinden kopuşu, değersizlik duygularını ortaya çıkarıyormuş. Elde edilen başarılar, ilişkiler anlam ve tatmin ifade etmemeye başlıyormuş. İnsan boşluk ve anlamsızlık hisleriyle yanıp duruyormuş. Hepsini yaşadım, oradan biliyorum.

Uzun lafın kısası, içsel sıkışmalarımın çözümü kurumsal hayattan çıkmakta değilmiş. Çözüm kendine bakmakta, kendini anlamakta ve dönüştürmekte imiş.

****

Dün, İstanbul’da baharın kendini ılık ılık hissettirdiği bir gündü. Bu yazıyı yazmak için dışarı çıkmaya karar verdim. Şarjım bitene kadar parkta oturur, güneşin altında yazarım diye düşünmüştüm. Öyle ya, hayat seçimlerden ibaretti.

Evden çıktım. Yarım saat sonra aklımdan tamamen çıkmış bir toplantıda sıkışmış buldum kendimi.
Toplantıda dakikalar aktıkça kendimi iyiden iyiye sıkışmış hissettim. İçimden “Neden böyle hissediyorum?” diye geçti saniyeden bile daha kısa bir anda.
Cevap ondan da hızlı geldi: “Gerçekleri açıkça söyleyip kendini rahatlatmıyorsun. Hep birlikte konuların etrafından dolaşıyorsunuz, ima ediyorsunuz. Gerçek olmuyorsunuz. Buna bir son ver.”

Kişisel terapi sürecimde, kendimle ilgili en önemsediğim keşiflerimden birisi, gerçekleri söylemeyi, kırıcı, yıkıcı ve agresif olmakla eşleştirmiş olduğumdu.

Çocukluğumda onay alabilmenin yolunu susmakta, kendi gerçeğini ifade etmek yerine bastırmakta bulmuşum. İfade edilmeyen gerçekler içimde sıkışmış. Öfke olmuş, agresiflik olmuş, trip olmuş. Sıkışanlar dile dökülmediğinden tavra dökülmüş. Önce beni sonra da ilişkilerimi yıpratmış. Bu sıkıntılı öğreti hayatımın her alanında meyve vermiş ve zaman içinde bu tutumları kendi gerçeğim sanmaya başlamışım.
Çok şükür ki ilişkilerim bana bir ayna olmuş ve kafayı bu hallere takıp çözmeye karar vermişim.

Geçen yıllarda, yavaş yavaş kendi gerçeğime sahip çıkmayı ve ifade etmeyi öğrendim. Bir anda olmadı. Kolay olmadı. Hatta başlarda denedim denedim olmadı. Ama bir gün yavaş yavaş olmaya başladı.

Bugün artık otomatik olarak ortaya çıkıyor. İşte toplantıda sıkışma hissini aniden sorgulamamın sonucunda gelen cevap, bu nedenle bu kadar hızlı gelebiliyor.

Toplantıdaki kararım tabiki gerçeği konuşmak oldu. Sıkışma yerini rahatlamaya bıraktı. Sonuç, ayakları yere basan, gerçek çözümlerin ortaya çıkması oldu. Huzur oldu.

Hayatımdaki bu çiçek açan hali, önce kendi gerçeğimi anlamak için kendime bakmaya; sonra da kendi gerçeğimi nezaketle ve sevgiyle paylaşabilmeyi öğrenmeye borçluyum.

Çiçek açmak için tohum atmak gerekiyor.
Sabırla sulamak, bakım yapmak gerekiyor.
Ve hayatın her alanında açan güzel çiçekler tüm çabaya değiyor.
Bahar çiçekleriniz için çabada olmanız dileğiyle…

BURCU VURKAÇ
6 Nisan 2018, İstanbul