Program sonrasında gelen izleyici epostaları beni çok çok mutlu ediyor.
Burada bahsettiğim, “Yaşasın, seyrediliyorum” gibi egosal bir mutluluk değil.
Buradaki mutluluk, hiç tanımadığım pek çok insanın hayatına olumlu bir şekilde dokunabilmenin mutluluğu…
Yayındaki dakikalarda birlikte bir şeyler paylaşıyoruz, bir şeyler yaratıyoruz. Elimden geldiğince neyi, neden yaptığımızı anlatmaya çalışıyorum. Çünkü zamanımız çok değerli. Zamanınızı o paylaşıma ayırdığınızda, istiyorum ki vücunuz tam istediğiniz gibi olsun, duruş bozukluklarınız düzelsin, ağrılarınız kaybolsun, hayat kaliteniz artsın, mutlu olun.
Daha önce öğrencilerimdeki olumlu değişimleri gözlemlediğimde, onların sorularını cevapladığımda inanılmaz bir huzur ve mutluluk duyardım. Şimdi ise yeni TV programım sayesinde hiç tanımadığım insanlara ulaşabiliyorum. Onlardan gelen epostaları yavaşça, özenle okuyorum. Hepsine tek tek cevap verip yardımcı olmaya çalışıyorum. Onların kendilerini değiştirmeye dair umutlanmasında ve iyi hissetmelerinde katkım olduğunu gördükçe mutluluğum katlanarak artıyor.
Bugün yayın sonrası yolda gelirken bir yandan kar yağışını seyrettim, bir yandan da bunları düşündüm.
Hayatımın en büyük mutluluğunun, “Diğer insanların hayatını olumlu etkileyecek bir şeyler yapmak ve bunun için çaba göstermek. ” olduğunu daha derinden hissettim.
Hayatımızın amacını, bizi mutlu edecek şeyleri arar dururuz.
Bu şeyler bir anda karşımıza çıkmayabilir.
Kolayca çıkmayabilir.
Ancak aramak gerekir.
Aramaktan vazgeçmemek gerekir.
Artık geç oldu diye düşünmemek gerekir.
İçimize dönüp bakmak gerekir.
Güzel şeyler bir günde ortaya çıkmıyor.
Emek istiyor, sabır istiyor, inanç istiyor.
Ve sonunda tüm emeklere fazlasıyla değiyor.
Bugün bunları tekrardan ve daha derinden hissettim, mutluluğumu bulduğum için şükrettim.
Mutluğunuzu bulmanız dileklerimle!