Her şeyin bir zamanı var.
Zamanı gelince anlıyor insan.
Bazen gereksiz oluyor endişeler, korkular, koşturmalar, zorlamalar…
Zamanı gelince, olması gereken ne güzel oluveriyor.
Olgunlaşmasına izin vermek gerekiyor bir şeylerin.
Zamanı gelene kadar tadını çıkartmak gerekiyor başka şeylerin.
Bazen trafik ışığında ilk hareket eden olursunuz hızla. Gaza basar basarsınız.
Bir sonraki trafik ışığındaki yeşili yakalamaya çalışırsınız.
Farkında olmadan vücudunuzu, kendinizi sıkar, stres hormonlarını dağıtırsınız vücuda.
Vee kırmızı ışığa yakalanırsınız.
Bir önceki ışıkta yanınızdaki araba, bu son ışığa doğru sakince yaklaşır ve yanınızda yavaşça durur.
İçten içe sinirlenirsiniz; yaptığınız agresiflik, ataklık işe yaramamıştır.
Aslında o esnada içten içe, sakin sakin gelip manzaranın tadını çıkaran o aracın sürücüsünü kıskanmaktasınızdır.
O sinir hissi ondandır, fark etmezsiniz.
İşte aynen böyle takılırsınız bazen. Zorlarsınız, zorlarsınız, olmaz.
Gereksizdir o zamanlarda zorlamak, endişe, stres, koşturmaca…
Zamanı gelince zaten olacaktır olması gereken.
Sakinleşip ‘şimdi’nin tadını çıkartmak, yol kenarındaki manzaradaki güzellikleri keşfetmek ne güzeldir oysa!
İşte böyle ‘şimdi’de olmak ve manzaranın tadını çıkartma hissi ile ferah kalbim bu güzel akşamda.
Açılıyor kalbim, güzelleşiyor kalbim…
9 Haziran 2011, İstanbul