Body Worlds Sergisinden İzlenimler
Body Worlds Sergisinden İzlenimler

Body Worlds Sergisinden İzlenimler

Pilates eğitimim döneminde aylarca anatomi çalışmıştım. (İşin en zorlayıcı kısmıydı laf aramızda :))
İskelet sistemi, kaslar, organlar, sinir ağı, damarlar…
Hepsinin yeri, şekilleri, bağlantıları….
O dönem çalıştığım anatomi kitaplarındaki resimlerden ve eğitim döneminde sınıf derslerine konuk olan maketlerden görebilediğim tüm bu organları, gerçek insan vücudu üzerinde, gerçek boyutlarında ve gerçek bağlantıları ile görmek müthiş bir deneyimdi!

Sergide tam 4 saat geçirdim. (Biraz uzunca oldu, kabul ediyorum :))
Her bir kemiği, eklemi, kası, organı uzun uzun inceledim.
Her sesli anlatımı dikkatle dinledim. (Bir tek 254 numara çalışmıyordu, onu dinleyen bana da anlatırsa super olur :))

Daha girişten itibaren bu sergi adeta esir aldı beni.
Duvarlardaki tüm bilgileri okuyacağım ve aklıma yazacağım diye kendimden geçtim. Buyrunuz aklımda kalan ilginç birkaç bilgi:

  • Gülümserken 17 kas kullanıyoruz. Kaş çatarken ise 43 tane. (Yine de kocaman gülümsemeye devam:))
  • Gözümüz vücudumuzda en hızlı tepki veren kas olup, saniyenin 100’de biri sürede kasılıyormuş.
  • Dilimiz vücudumuzdaki en güçlü kaslardan birisi. Ama en en güçlüsü kalçamızdaki kas imiş.
Sergi çok güzel kurgulanmış. Serginin en başında bulunan 1, 2 haftalık ceninlerin görüntüsü ile şaşkınlık içinde bir başlangıç yapıp, doğum, gençlik, yaşlılık, sağlık, hastalık vb tüm yaşam döngülerinden geçerek unutulmayacak bir kurguda ilerliyorsunuz.
Serginin sonlarında yer alan video, Plastinasyon adı verilen olağanüstü bir yöntem aracılığıyla korunmuş gerçek insan bedenlerinin, nasıl sergide sunulacak hale geldiğini anlatıyor.
Sergi içerisinde kesinlikle atlanmaması gereken önemli bir durak!

Teknik detaylara girip uzatmak istemem. Çünkü o detaylar bir tıp öğrencisinin veya benim gibi işi dolayısyla uzun sğreler anatomi okumuş birisine ilginç ve eğlenceli gelir sanıyorum sadece…

Serginin sonlarına doğru “Yaşlanma Sanatının Ustaları” bölümünden çok etkilendim.
Hatta bu bölümü geçtikten sonra izlenimlerimi yazmaya karar verdim.

Dünyamız üzerindeki altı milyarı aşkın insan arasında 450 bin kişi yüz yaşını aşmış ve gayet sağlıklı durumda imiş.
En uzun yaşayan bu insanların dünya üzerinde 6 bölgede toplanmış olması ise ilgi çekici bir bilgi. İşte bu 6 bölge:
1. Loma linda, California, Amerika
2. Nicoya, Kosta Rika
3. Ovodda, Sardinia, İtalya
4. Hunza, Pakistan
5. Bama, Çin
6. Okinawa, Japonya

Bu insanların tavsiyelerinden pek çoğu ise üzerinde düşünmeye değer.
İşte tavsiyelerden benim en çok etkilendiklerim:

  • Amaçlı bir yaşam
    Diyorlar ki “Yüzyılı geride birakmis başarılı insanlar amaclarına dair güçlü bir bilince sahiptir. Bu kişiler çoğunlukla toplumlarda önemli roller yerine getirir, yeteneklerini kullanır ve tutkuyla bağlı oldukları şeyleri yaparlar.
    Özellikle bu tutku kısmını kalbimin en derinlerinde hissettiğim için sanırım çok şanslıyım.
    O halin insanı nasıl genç ve dinç tuttuğunu gerçekten biliyorum. Belki sırf bu yüzden yine sergideki aşağıdaki sözü de not almadan geçemedim:

    Kimse sırf belli bir yaşa gelmekle ihtiyarlamaz. Bizler ideallerimizden vazgeçerek ihtiyarlarız.
    Yıllar teni buruşturabilir, ama hevesimizden vazgeçmek ruhu buruşturur.

    Samuel Ullman (1840-1924)
    Amerikali İş Adamı, İnsan ve Hayirsever.

  • Bir yaşam tarzı olarak egzersiz ve hareket
    Diyorlar ki “Yürüyüşe çıkmak, dua etmek, meditasyon yapmak ve bir arkadaşınla öğle yemeği yemek stresi yok eden alışkanlıklar ve bu super yaşlı kişiler için bir ferahlık ve güç kaynağıdır.”
    Üzerine söylenecek pek bir şey yok 🙂
  • Az aslında çoktur!
    Diyorlar ki “Diyetleri genel olarak et ve hayvansal yağlar bakımından fakir olan Japonya’nın Okinawa yöresinin yaşlıları ‘hara hachi bu’ adi verilen bir ilkeyi uygular. Bu ilke yalnızca %80 oranında doyma ve dolayısıyla gunluk kalori alımlarını 1900 ile sınırlamaktan ibarettir.
    Yapılabilir bir şey midir? Ne kadar uzun yaşamak istediğinize bağlı 🙂
  •  

Günün sonunda kendime, vücuduma bambaşka bir gözle bakmanın yanısıra hayata dair de çok güzel dersleri cebime koyarak oradan ayrıldım.
Ve sergiyi gören herkesin de büyük bir zenginlik ile oradan ayrılacağına eminim.

Kendinize bir iyilik yapın ve 17 Aralık 2010 tarihine kadar İstanbul Modern’de olacak sergiyi mutlaka ama mutlaka görün.
Sevgiyle kalın 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir