Ay Tutulması Etkileri ve Tavsiyeler
Ay Tutulması Etkileri ve Tavsiyeler

Ay Tutulması Etkileri ve Tavsiyeler

Ay Tutulması, 10 Ocak gecesi, İstanbul saati ile 22:22’de Yengeç burcunda gerçekleşecek.

Tutulmanın karşısında, Oğlak burcunda dört tane gezegen yan yana duruyor. Burada güçlü bir enerji birleşimi var. Lütfen 10 Ocak gecesini hedef almayın. Bu enerjiye çoktan girdik. İçindeyiz. Uzun süredir (2019 yılının büyük bir bölümünde) benzer etkileri anlatıyorum.
Hâlâ hayattayız ve ilerliyoruz. Neden böyle söylüyorum?
Bu tutulmaya dair, herkes bir şeyler söylüyor. Şu ana kadar pek çok şey okumuş olabilirsiniz. Ben de okudum, duydum. Üzülerek görüyorum ki yorumların çoğunluğu korku pompalıyor. Yüzeysel ve gerçeklikten uzak. Astrolojinin temel amacı insanı güçlendirmektir. Vizyon vermek, ilham vermek, destek olmaktır.

Lütfen bu amaçların dışında kalan, yüzeysel ve korku dolu, iç karartan yorumlardan kendiniz koruyun. Frekansınızı yüksek tutmanız çok önemli. Çünkü frekansınız yaratıyor. İyi, güzel, şifalı, bereketli, başarılı diye nitelendirdiğimiz şeyleri yüksek frekanslarda yaratıyoruz.
Düşük frekanslarda iken, düşük frekanslı yaratımlar yapıyor; korku, endişe, panik, dağılma, kaybolmuşluk, boşluk hisleri ile mücadele ediyor, bedenen, zihnen, ruhen hastalanıyoruz. Yaratıcı ve üretken tarafımızı baltalıyoruz.

Her gün seçimlerimizi yaşıyoruz.
Küçük kız/erkek çocukları gibi elimizden tutulup bir yerlere zorla sürüklenmiyoruz.
Yetişkiniz, kendi seçimlerimizi yaşıyoruz.
Yetişkin değilsek de artık olalım, değil mi? 🙂

Frekansınızı yükseltmeniz ve korumanız çok önemli!

Haberlerden, medyadan, sosyal mecradan, sizi hasta eden ortamlardan ve kişilerden kendinizi korumanız çok önemli.
Bedenen, zihnen, ruhen frekansınızı yükselten şeylere yönelmeniz çok önemli.

Bu alanda yazılmış, Rezonans Kanunu isimli kitabı okumanızı tavsiye ederim. Daha okurken bile insanın frekansını yükseltiyor.

Bu kitapta detaylıca anlatılan frekans yükseltici müzikler ve enstrümanlar uzun süredir ilgi alanımda. Bu alanda epeyce okudum, araştırdım, eğitimler aldım. Astroloji, yoga, meditasyon uzmanlığımla bunları harmanladım ve 2015 yılından beridir hayalim olan Ses Şifa Meditasyonları yaptırmaya bu tutulma ile başlıyorum. Katılmak isterseniz 11 Ocak Cumartesi saat 14:30’da BodyFit Nişantaşı’nda. Detayları burada.

Peki etrafta neden bu kadar korku enerjisi var?

Değişiyoruz, dönüşüyoruz. Her gün, adım adım.
Bir bebeğin büyümesi gibi, hepimiz, her gün büyüyoruz.

Bizi yönlendiren bir hayat var. Kendimiz olmaya, doğru olmaya, özümüzden geleni yaratmaya doğru bir yönlendirme bu. Yoldan saptığımız, hata yaptığımız, özümüzü duyamadığımız zamanlar elbet var. Bu zamanların arkasından, tekrar doğru yola dönmek için bir şeyleri farklı yapmak, değiştirmek zorunda kalıyoruz zaman zaman.
Her şeyi kendimiz olmak, kendi özümüzden gelene sahip çıkmak için yapıyor olsak, hayat neşe, keyif, canlılık ve hevesle dolu olurdu. İçimizi dinlemiyorsak bu yolu bulma konusunda sallatılar yaşamamız normal. Kendimizi dinlememiz bu nedenle çok kıymetli.
Yolumuzu bulana kadar denemeye, hata yapmaya ve değişmeye mecbur olmak da normal, değil mi?

İçinde bulunduğumuz astrolojik etkilerin bize en temel mesajı, uzun süredir kendimiz olmaya, özümüzden gelene sahip çıkmaya dair.
Kendi özgünlüğümüze, peşinden hevesle koşacağımız şeylere sahip çıkma, dümeni onlara yönlendirme zamanlarındayız. Epeydir bu etkilerin altındayız.
Kendimizden daha büyük olan, hayata bırakacağımız harika eserlerimizin yaratımına girdik bile.
Yaşamın bizim için kolay ve neşeyle aktığı, kalbimizin mutlulukla titreştiği alanları, mekanları, konuları ve kişileri bulma ödülüne ulaşmak için arayıştayız, yaratımdayız. Kurulum yapıyoruz. Kendimize çekidüzen veriyoruz. Küçük küçük değişiyoruz.
Eğer bunları yapmıyorsak bunalıyoruz, boşluğa düşüyoruz. İllüzyonların cehenenneminde yanıyoruz.
Lütfen korkmayalım artık.
Dolaştığımız yerler korkuyu mu besliyor? Sevgiyi, hevesi mi besliyor?
Bu basit soruların cevabı, hafiflik hissi, bize nereye yönleneceğimizi söylüyor.

***

Değişime, dönüşüme bakışımızda kollektif olarak bir korku var. Bir yerde kollektif bilincimize, değişimin kötü ve korkulması gereken bir şey olduğu aşılanmış. Değişim, kayıp ile, üzüntü ile, yıkım ile eşleşmiş.
Bir yerde bir yanlış anlaşılma olmalı.
Her gün değişirken, dönüşürken, ilerlerken neden bu korku?
Ne olmasından korkuyoruz?
Korkularımız gerçek mi? Eğer şu anda ve gerçek ise, ona dair yapılabilecek şeyler mutlaka olmalı. Elimizden geleni yapıyor muyuz?

Asıl sorun, illüzyonik korkularımız olmasında.
Asla gerçekleşmeyecek şeylere dair korku, endişe, panik içinde yaşamanın sonu yok.
O hal bir cehennem.
O hal insanın içini çürütüyor.
Sizi endişelendiren, korkutan, iç dünyanızı allak bullak eden şeyleri yazmanızı veya bir yakınınıza tüm açıklığı ile anlatmanızı tavsiye ederim. Yazdıklarınız ve anlattıklarınız absürd geliyorsa, bilin ki illüzyonlar içindesiniz ve yaşamınızı karartıyorsunuz.
Orada daha fazla kalmayın, çıkın.
Enerjinizi, vaktinizi frekansınızı yükseltmeye harcayın. Lütfen!

Buraya kendimiz olmaya, parlamaya geldik!

Ben tutulmanın yoğun enerjili etkilerini içsel olarak yorumluyorum. Yavaş ilerleyen Satürn ve Plüto ile konuşan bu etkiler, bize evet değişimi ve kökten dönüşümü anlatıyor.  Ama bu değişimi, dönüşümü kendi ellerimizle biz yaratacağız. Aniden başımıza felaketler yağmayacak.

OLAN var sadece. Gerisi bizim yorumumuz.
OLAN oluyor. İçerisi karanlıksa yorumumuz karanlık, içerisi aydınlıksa yorumumuz aydınlık, gözümüz ve kalbimiz fırsatları yakalayıp takip etmeye açık oluyor.

İçerisi değişince dışarısı da değişiyor.
İçerisi temizlenince, dışarısı da temizleniyor.
İçerinin frekansı yükselince, dışarıda frekansı yüksek olaylar ve kişiler hayatımızıa giriyor.
Mıknası gibiyiz. Çekiyoruz.
Mıknatıstan farkımız, neysek, onu çekiyoruz.

Lütfen korkmayın! Korkuya kapılınca derin nefesler almayı hatırlayın.
Derin nefesler, evet çok basit, ama çok etkili; bedeni, zihni, ruhu rahatlatıyor.

Bugünlerde niyetiniz, size ağır geleni bırakmaya dair olsun.
Kendinizi sabote ettiğiniz düşünceleri, sözleri, tutumları yakalayın.
Size iyi gelmeyenle karşılaştığınızda, her zamanki tepkilerinizi vermek yerine değişik bir şey yapın.
Değişim dümeninin koltuğuna siz geçin. Değişimi, dönüşümü başlatan siz olun.
Dümenin koltuğunda olmak, illüzyonik korkuları da yok edecek.
Parlamaya geldiğimiz şeyi yapmaya, o alanda olmaya çevirin dümeni.

Özetle…

Korku, endişe, kaygı zehirli…
Acı çektirerek, yavaş yavaş öldürüyor insanı.
Lütfen frekansınızı yükseltmek için sorumluluğu ele alın.
İçiniz ne kadar ferah ve temizse, hayatınız da öyle oluyor.

Lütfen artık değişim, dönüşüm sözcüklerinden korkmayalım. Bebek değişiyor, dönüşüyor ki yürümeye ve konuşmaya başlıyor. Her şey doğal akışında, rahatlıkla yapılabilir.
Artık rahatlama, bolluk kafasına, bakış açısına geçmemiz gerekiyor. Bunun için de frekansımızı yüksek tutmaya odaklanmamız gerekiyor.

Korku ve kaygı ile direnmeye çalışıyor, durduğumuz yerde durmaya çalışıyor, her şeyi kontrol etme kaygısına düşüyor ve yıpranıyoruz.
Dünyada olan biteni sadece izliyorsak, üzülüyor, kızıyor, kendi frekansımızı düşürüyoruz.
Lütfen yapmayın. Duyarsız olun demiyorum. Yapabileceğimiz daha iyi, katma değerli, yapıcı olmaya yönelik şeyler var.

Kendini gerçekleştiren her insan hayata ve tüm insanlığa hediye.
Bir kişinin frekansı yükselince, onun çevresi bundan katlana katlana etkileniyor.
Gelin, değişimi başlatan olalım.
Kendimize, yükselmeye ve yaşamı aydınlatmaya odaklanalım.
Bir insan, çok şeyi değiştirebilir.
Buna odaklanmakla başlayalım.

Sevgilerimle,
Burcu Akçimen
9 Ocak 2020, İstanbul