BEKLEMEK ve YAY BURCUNDAKİ DOLUNAYIN ETKİLERİ
BEKLEMEK
“Yapmak istediğim şeyler var.
Bekletiyorum günlerdir.
Yarın yaparım.
Haftaya kesin yapacağım.
Bu hafta olmadı, hafta sonu kesin başlayacağım…”
Cümleler tanıdık geliyor mu?
Yapmak istediğim şeyler kendime dair.
Sevdiğim şeyler…
Ve bekletiyorum.
Çünkü öncelikler var. İşler var. Sorumluluklar var. Önce onları bir halledeyim.
Bunu dedikçe, sorumluluklara ve iş listesine yenileri ekleniyor.
Bir türlü kendi istediklerimi yapmıyorum.
Kendi isteklerim para kazandırmayacak. Başarıya ulaştırmayacak.
Onları yaparsam kendimi iyi hissedeceğim sadece.
Belki huzurlu hissedeceğim.
Yaşıyor hissedeceğim.
Mesela bitmemiş tablolarım var. Üzerine bir kaç dokunuş daha yapsam bitecek. Yağlı boya olduğu için zaman alıyor. Zaman almasın, hemen olsun istediğimden herhalde, bitirme dokunuşlarına başlamıyorum bir türlü.
Sonra dikilecek ağaçlarım var. Çiçeklerim var. İşleri bitirsem, bir de yorgun hissetmesem onu da yapacağım.
Sonra ormanda bir gün geçirmek var istediğim. Yürüsem, koşsam, üzerine yoga yapsam… Yapacak listemdekiler bir bitse, onu da yapacağım.
Böyle beklerken geçiyor günler.
Günler geçtikçe zihnim daha fazla gürültü çıkarıyor.
Kendimi, isteklerimi duyamaz oluyorum.
*******
Bali’den döndüğümden beri bu hal daha fazla gözüme batıyor.
Yaparken iyi hissettiğim, kendim olduğum şeyleri ne çok bekletmişim hayatımda.
Sorumluluklar ve dışarıdan beklenen şeyler önceliklerim olmuş yıllar içinde.
Kendimi arka plana almışım hep.
Bali’de geçirdiğim 45 günde kendime dair tonla farkındalığım, acım, problem çözümüm ve aydınlanma anım oldu.
Dönüşte hayatımı değiştirmeye karar verdim.
Hayatını değiştirmek denen şey bir günde olmuyor. Küçük adımlarla başlıyor. Günlük rutinlerinde birkaç küçük değişiklikle başlıyor.
Mesela sabah dişini sol elinle fırçalamak, kafanı farklı çalıştırıyor.
Biraz daha erken kalkmak, biraz daha yavaş yürümek, hiç bir şey yapmadan 10 dakika boş boş durmak…
Basit şeylerden bahsediyorum yani.
Kolay yapılabilir şeylerden.
Bu minicik adımlar gün be gün birleşiyor.
Yavaş yavaş özgürleşiyorum.
Daha fazla kendim oluyorum.
İçim huzurla titreşiyor.
Enerjim değişiyor.
Olaylara bakışım değişiyor.
İçimdeki sevgi daha fazla ortaya çıkıyor.
YAY BURCUNDAKİ DOLUNAYIN ETKİLERİ
2 Haziran Salı günkü Yay dolunayının haritasına bakarken bunları düşündüm en çok.
Yay burcunda dolunay oluşuyor. İstanbul’a göre çıkarttığım haritanın yükseleni Akrep burcu. Mars, 7 evde, İkizlerde, Güneş ile kavuşumda. Aslan burcundaki Jüpiter’den tatlı bir etki alıyor.
Ay birinci evde. Balık burcundaki Neptün’den kafa karıştırıcı, zihin bulanıklaştırıcı bir etki altında. Jüpiter ise uzaktan uzaktan, tatlı tatlı göz kırpıyor. İyimserliği artırıyor. Aşırıya kaçmaya meyilli kılıyor.
Teknik detaylara burada ara versem iyi olacak.
Zira, aşağıda etkileri açıkladığım uzun bir yazı seni bekliyor.
Yay dolunayı özgürleşme hareketinin habercisi.
Sıkışık hissettiğimiz alanlarda ayağa kalkıp, diğer alternatiflere bakmayı aklımıza getiriyor. Sanki balta girmemiş bir ormandasın. Bir ağacın kovuğunda sıkıştırmışsın kendini. Yönünü çizmeye çalışıyorsun buradan. Kovuktan çıkıp, uzun bir ağaca tırmansan ve etrafı genişçe görsen, yönünü çizmek daha kolay olacak. Ağacın kovuğundan çık ve tırmanmayı dene bu sefer.
Motivasyonumuzun yüksek olacağı muhtemel. Yarına dair inancımız artacak. Gelecek daha bir pozitif, daha bir ışık dolu görünebilir. Geleceğe umutla bakarken, harekete geçme arzumuz yükselecektir, orası kesin. Ama ayakların yere basmasına da dikkat. Fazla umut, bir şeyleri sindirmeden koşmamıza sebep olursa, ayağımızın takılma riski var. Dozunda umut ve hareket zamanı özetle…
Geçmişte ders aldığımız, ama ısrarla uygulamaya koymadığımız dersleri gözden geçirme zamanı bir yandan. Hazır Merkür de geriliyor. Geçmişten ders alıp, olgunlaşmak için ne güzel bir zaman!
Aynı olaylarla tekrar tekrar neden karşılaşıyorum diye sorsak iyi olacak.
Günü kurtarmayı bırak demeye çalışıyorum.
Kökte yatan sorunu araştır.
Sorunun önceliklerinle ilgili olabilir. Dolunayın yerleşimi en çok buraya vurgu yapıyor. Kendinle ilgili kararları verme zamanı. Kararlarını dünyaya açıklama zamanı. Dışarıdan görünür şekilde uygulamaya geçme zamanı. Beklemek yok. Yürümek var, koşmak değil!
Özgürlüğüne ve isteklerine sahip çıkma zamanı.
Kendini nasıl rahatlatacağını bildiğine eminim. Artık bunu gözmeden gelme mesela. Konun ne ise, özgürleşmeyi, genişlemeyi ara.
Heyecanlanmayı, kalbini pır pır attıracak yolu seçmeyi ara.
Yakınında sana destek olacak, yolunu aydınlatmana yardımcı olacak kişileri bulman kolay.
‘Etrafımda kimse kalmadı ki!’ diyorsan, ilişki kurmaya başlayabilirsin mesela. Kalbindekileri açmaya başlayabilirsin. Samimiyetle yakınlıklar kurmaya başlayabilirsin. Bir de bakmışsın, hiç aklında yokken, kalbinden geçenler için birileri sana yardım ediyor. Yalnız kalma. Yardım al.
Işığına, vizyonuna güvendiğin kişilerle vakit geçir.
Büyük sözü dinle! Yaşça değil, ruhça olgunluk anlatmaya çalıştığım…:)
Bir de kalbini pır pır ettirecek bir şeyler öğrenmek için kolları sıva. Uzun süredir, belki yıllardır beklettiğin bir şeyleri öğrenmeye başla mesela.
Beklenti kurma! Başarı, para, şan-şöhret… Boşver bunları.
Değerli bir şarabı yudum yudum, yavaş yavaş içer gibi deneyimlemek için çık yola. An be an tadını al deneyimlediğin her ne ise! Yeni bir serüven yarat kendine. Bir hikayen olsun yazmaya başladığın.
Bir de ilişkilerindeki sıkışıklıkları çözmek için bir şeyler yap.
Katlanarak geçirme günlerini.
İsyan et demiyorum. Bitmesi gerekeni bitir mesela. Özgürleşme dolunayı pırıl pırıl doğarken, pişman olmayacağına eminim. Bitmesi gereken bitsin ki yenisine yer açılsın.
İlişkilere dair bakışında da bir temizlik gerekiyorsa, üşenme temizle kendini.
İçini dök birilerine. Birilerinin sana ışık tutmasına izin ver.
Sonra seni özgürleştirecek olan yola gitmeyi dene.
İlişki bitmez, tutumlar değişir. Bu da bir yol unutma.
Özetle aksın hayat.
Ateş ve hava enerjisi bu kadar yan yana iken, yanmaya izin ver.
Yanmak bir dönüşümdür. Isıtır insanı.
Direnme.
Direnmek yorucu. Kapıl havanın akışına…
Katıl hayata.
İlişki kur.
Samimiyetle paylaş.
Spontanlığa aç kendini.
Ve geleni kucakla…
Her şey geçici, bunu da unutma!
Kal sağlıcakla…
Burcu Vurkaç
27 Mayıs 2015, İstanbul